Football is Freedom!

4 Mart 2013 Pazartesi
Kaleci Jan Koller
Yıl 2002. München-Dortmund derbisinde değişiklik hakkı kalmayan Dortmund'un kalecesi Jens Lehmann oyundan atılınca, 2.02lik efsane Çek Jan Koller kaleyi devralmış.
20 Şubat 2013 Çarşamba
Galatasaray vs. Schalke 04 - Taktik Hatalar Serisi
MAÇIN BAŞI
Maçın başına bakıldığında iki takım da sezonun ilk yarısını geçirdikleri taktiklerle sahadaydılar. Ama özellikle Galatasaray'ın sahadaki dizilişi benim açımdan şaşırtıcı oldu. Kadrolar açıklandığı an Galatasaray'ın sahada 4-3-1-2 dizilişini tercih edeceğini düşünmüştüm fakat Fatih Terim riske girmek istemeyerek takımın alışık olduğu klasik 4-4-2 yi oynattı ve Sneijder'i forvet arkası yerine sol kanatta oynatmayı tercih etti. Ki bence ilk taktik hata da işte burada yapıldı. Evet Sneijder'in kariyerinde sol kanatta oynamışlığı var ama Sneijder gibi bir oyuncudan en yüksek verimi 10 numara mevkisinde alacağınızı da sokaktaki bir çocuk bile bilir. Schalke yapı itibariyle kontra atağa yatkın ve oyunu kanatlardan oynamayı seven bir takım. Ellerinde Michel Bastos ve Farfan gibi çok önemli iki kanat oyuncusu var. Böyle bir takıma karşı oynarken sizin kanat etkinliğini de elinizde tutmanız her şeyden daha önemlidir. İşte bu şartlar altında Sneijder sol kanatta tamamen kayboldu. Alışık olduğu mevkii olmayan sol kanatta oynayan Sneijder, sürekli içeri kat etme isteğiyle kanadını tamamen boş bıraktı ve geriye de hiç yardım etmedi. Sneijder'in yanlış yerde oynamasından kaynaklanan bu durumda sol açıktan devşirme sol bek Riera, Farfan gibi güçlü ve sür'atli bir kanat oyuncusunun karşısında kanadında yapayalnız kaldı. Sağ kanatta ise Hamit elinden geleni yapıp Sneijder'den çok daha etkili olsa da, Hamit'in de tam bir kanat oyuncusu olmadığı, içeri katederek oynamayı sevdiği gerçeği değişmedi. İşte bu sebeplerden dolayı Schalke Galatasaray kanatlarında adeta at koşturdu. Savunmasından itibaren çok rahat top yapan Schalke, özellikle Farfan'la çok ciddi ataklar geliştirdi ve Galatasaray kalesinde bir çok pozisyon buldu. Burak Yılmaz'ın tamamen kişisel yeteneğe dayalı golü oyunun rengini Galatasaray lehine değiştirmiş gibi gözükse de, Galatasaray hiçbir zaman oyunun üstünlüğünü elinde bulunduramadı. Galatasaray da pozisyonlar buldu, Hamit'in direkten dönen topu gol olsa maç farka bile gidebilirdi fakat Schalke'nin kaçırdıklarının yanında ben bu pozisyonları gerçekten önemsiz görüyorum. Çünkü onlar da gol olabilirdi, ve eğer Schalke ilk yarıda yakaladığı pek çok net fırsattan birini bile gole çevirebilse, Almanya'ya cebinde tur biletiyle dönebilirdi. Buna rağmen şansının da yardımıyla birçok tehlikeli pozisyonu gol yemeden atlatan Galatasaray ilk yarıyı 1-0 önde tamamlayabilse çok farklı bir ikinci yarı izlenilebilirdi. Ama ilk yarının son dakikasında Şampiyonlar Ligi gibi dev bir arenada yapılmaması gereken bir pas hatasının ardından gelen gol, soyunma odasına giderken oyunculara da işlerin aslında hiç de iyi gitmediğini iyiden iyiye hissettirdi.
Ben bu maçta Galatasaray'ın Antalyaspor karşısında tercih ettiği 4-2-2-1-1 dizilişiyle sahaya çıkmasının çok daha doğru olacağı kanaatindeydim. İlk yarıya tek forvet Burak tercihiyle başlanıp 5 orta sahayla oyunun üstünlüğünü eline geçiren bir Galatasaray, ikinci yarıda kenardan gelecek bir Drogba ile rakibini sahadan silebilir ve Schalke'yi Almanya'ya eli boş gönderebilirdi.
İKİNCİ YARI VE FATİH TERİM'İN DEĞİŞİKLİKLERİ
Fatih Terim de Galatasaray'ın kanatlardaki etkisiz oyunun farkına vardı ve Sneijder'i oyundan alıp yerine Amrabat'ı soktu. Evet Galatasaray kanatlarda etkisizdi ve özellikle hücumda kanat etkinliğini arttırmak için kenardaki oyuncular arasından en iyi tercih Amrabat'tı buna kimse itiraz edemez. Ama Sneijder'in oyundan alınması tamamen hatalı bir değişiklikti. Fatih Terim Burak veya Drogba ikilisinden birini oyundan alarak Amrabat'ı sol kanatta oynatıp, Sneijder'e de alışık olduğu 10 numara mevkisinde şans verseydi Galatasaray oyunun üstünlüğünü ele geçirebilirdi.
Oyunun 66. dakikasında Fatih Terim'in ikinci hamlesi geldi ve Hamit Altıntop'un yerine Emanuel Eboue'yi oyuna soktu. Sahanın en iyilerinden biri olan ve Galatasaray'ın orta sahadaki direncini gözle görülür şekilde arttıran Hamit Altıntop'un oyundan alınması ise maçın geri kalanında Schalke'nin oyunun iplerini tamamen eline almasına sebep oldu. Hamit'in oyundan alınmasından sonra Galatasaray'da maçın başından itibaren adeta ikişer kişilik oynayan Selçuk ve Melo'nun üzerine daha da fazla yük bindi ve özellikle Selçuk'un yaratıcı yönünden de tamamen mahrum kalınmış oldu.
Fatih Terim'in son hamlesi ise 82. dakikada Sabri Sarıoğlu yerine Umut Bulut'u oyuna almak oldu. Aslında buna son hamleden çok "Son çırpınış" demek çok daha doğru olur. Orta sahanın sağına geçtikten sonra oyundaki etkisini neredeyse tamamen kaybeden Sabri'nin yerine "belki bir gol atarız" umuduyla oyuna sokulan Umut neredeyse ayağına top değmeden maçı tamamladı ve Fatih Terim'in son dakikalarda 4-3-3 e dönme taktiği hiçbir işe yaramadı.
Bütün bunlar gerçekleşirken, ilk yarının sonunda bulduğu golle evindeki maça avantajlı gitmeye çok yaklaşmış olan Schalke bunu riske etmek istemedi ve oyunu tutarak gayet rahat bir ikinci yarı çıkarttı, hatta "Oyunu tutan" Schalke Galatasaray'ın ısrarla yaptığı pas hatalarından faydalanarak birkaç kez, top biraz daha akıllıca kullanılsa çok daha tehlikeli olabilecek pozisyonlarla Galatasaray kalesini tehdit de etti.
ALMANYA'DAKİ MAÇ VE TUR İHTİMALİ
Her ne kadar Galatasaray bugün taktiksel yanlışların ve yapılan basit hataların kurbanı olarak galibiyetle ayrılabileceği bir maçtan 1 puanla ve rakibine nazaran nispeten dezavantajla ayrılmış olsa da, Schalke deplasmanda yenilemeyecek bir takım değil ve Fatih Terim yönetimindeki Galatasaray'ın iş zora girdiği anlarda kazandığı başarılar da ortada. Önemli olan tek şey teknik heyetin ve oyuncuların bu maçtaki hatalardan ders alarak rövanş maçına çok daha iyi hazırlanması. Ben hala Galatasaray'ın tur şansını Schalke'den fazla görüyorum.
Maçın başına bakıldığında iki takım da sezonun ilk yarısını geçirdikleri taktiklerle sahadaydılar. Ama özellikle Galatasaray'ın sahadaki dizilişi benim açımdan şaşırtıcı oldu. Kadrolar açıklandığı an Galatasaray'ın sahada 4-3-1-2 dizilişini tercih edeceğini düşünmüştüm fakat Fatih Terim riske girmek istemeyerek takımın alışık olduğu klasik 4-4-2 yi oynattı ve Sneijder'i forvet arkası yerine sol kanatta oynatmayı tercih etti. Ki bence ilk taktik hata da işte burada yapıldı. Evet Sneijder'in kariyerinde sol kanatta oynamışlığı var ama Sneijder gibi bir oyuncudan en yüksek verimi 10 numara mevkisinde alacağınızı da sokaktaki bir çocuk bile bilir. Schalke yapı itibariyle kontra atağa yatkın ve oyunu kanatlardan oynamayı seven bir takım. Ellerinde Michel Bastos ve Farfan gibi çok önemli iki kanat oyuncusu var. Böyle bir takıma karşı oynarken sizin kanat etkinliğini de elinizde tutmanız her şeyden daha önemlidir. İşte bu şartlar altında Sneijder sol kanatta tamamen kayboldu. Alışık olduğu mevkii olmayan sol kanatta oynayan Sneijder, sürekli içeri kat etme isteğiyle kanadını tamamen boş bıraktı ve geriye de hiç yardım etmedi. Sneijder'in yanlış yerde oynamasından kaynaklanan bu durumda sol açıktan devşirme sol bek Riera, Farfan gibi güçlü ve sür'atli bir kanat oyuncusunun karşısında kanadında yapayalnız kaldı. Sağ kanatta ise Hamit elinden geleni yapıp Sneijder'den çok daha etkili olsa da, Hamit'in de tam bir kanat oyuncusu olmadığı, içeri katederek oynamayı sevdiği gerçeği değişmedi. İşte bu sebeplerden dolayı Schalke Galatasaray kanatlarında adeta at koşturdu. Savunmasından itibaren çok rahat top yapan Schalke, özellikle Farfan'la çok ciddi ataklar geliştirdi ve Galatasaray kalesinde bir çok pozisyon buldu. Burak Yılmaz'ın tamamen kişisel yeteneğe dayalı golü oyunun rengini Galatasaray lehine değiştirmiş gibi gözükse de, Galatasaray hiçbir zaman oyunun üstünlüğünü elinde bulunduramadı. Galatasaray da pozisyonlar buldu, Hamit'in direkten dönen topu gol olsa maç farka bile gidebilirdi fakat Schalke'nin kaçırdıklarının yanında ben bu pozisyonları gerçekten önemsiz görüyorum. Çünkü onlar da gol olabilirdi, ve eğer Schalke ilk yarıda yakaladığı pek çok net fırsattan birini bile gole çevirebilse, Almanya'ya cebinde tur biletiyle dönebilirdi. Buna rağmen şansının da yardımıyla birçok tehlikeli pozisyonu gol yemeden atlatan Galatasaray ilk yarıyı 1-0 önde tamamlayabilse çok farklı bir ikinci yarı izlenilebilirdi. Ama ilk yarının son dakikasında Şampiyonlar Ligi gibi dev bir arenada yapılmaması gereken bir pas hatasının ardından gelen gol, soyunma odasına giderken oyunculara da işlerin aslında hiç de iyi gitmediğini iyiden iyiye hissettirdi.
Ben bu maçta Galatasaray'ın Antalyaspor karşısında tercih ettiği 4-2-2-1-1 dizilişiyle sahaya çıkmasının çok daha doğru olacağı kanaatindeydim. İlk yarıya tek forvet Burak tercihiyle başlanıp 5 orta sahayla oyunun üstünlüğünü eline geçiren bir Galatasaray, ikinci yarıda kenardan gelecek bir Drogba ile rakibini sahadan silebilir ve Schalke'yi Almanya'ya eli boş gönderebilirdi.
İKİNCİ YARI VE FATİH TERİM'İN DEĞİŞİKLİKLERİ
Fatih Terim de Galatasaray'ın kanatlardaki etkisiz oyunun farkına vardı ve Sneijder'i oyundan alıp yerine Amrabat'ı soktu. Evet Galatasaray kanatlarda etkisizdi ve özellikle hücumda kanat etkinliğini arttırmak için kenardaki oyuncular arasından en iyi tercih Amrabat'tı buna kimse itiraz edemez. Ama Sneijder'in oyundan alınması tamamen hatalı bir değişiklikti. Fatih Terim Burak veya Drogba ikilisinden birini oyundan alarak Amrabat'ı sol kanatta oynatıp, Sneijder'e de alışık olduğu 10 numara mevkisinde şans verseydi Galatasaray oyunun üstünlüğünü ele geçirebilirdi.
Oyunun 66. dakikasında Fatih Terim'in ikinci hamlesi geldi ve Hamit Altıntop'un yerine Emanuel Eboue'yi oyuna soktu. Sahanın en iyilerinden biri olan ve Galatasaray'ın orta sahadaki direncini gözle görülür şekilde arttıran Hamit Altıntop'un oyundan alınması ise maçın geri kalanında Schalke'nin oyunun iplerini tamamen eline almasına sebep oldu. Hamit'in oyundan alınmasından sonra Galatasaray'da maçın başından itibaren adeta ikişer kişilik oynayan Selçuk ve Melo'nun üzerine daha da fazla yük bindi ve özellikle Selçuk'un yaratıcı yönünden de tamamen mahrum kalınmış oldu.
Fatih Terim'in son hamlesi ise 82. dakikada Sabri Sarıoğlu yerine Umut Bulut'u oyuna almak oldu. Aslında buna son hamleden çok "Son çırpınış" demek çok daha doğru olur. Orta sahanın sağına geçtikten sonra oyundaki etkisini neredeyse tamamen kaybeden Sabri'nin yerine "belki bir gol atarız" umuduyla oyuna sokulan Umut neredeyse ayağına top değmeden maçı tamamladı ve Fatih Terim'in son dakikalarda 4-3-3 e dönme taktiği hiçbir işe yaramadı.
Bütün bunlar gerçekleşirken, ilk yarının sonunda bulduğu golle evindeki maça avantajlı gitmeye çok yaklaşmış olan Schalke bunu riske etmek istemedi ve oyunu tutarak gayet rahat bir ikinci yarı çıkarttı, hatta "Oyunu tutan" Schalke Galatasaray'ın ısrarla yaptığı pas hatalarından faydalanarak birkaç kez, top biraz daha akıllıca kullanılsa çok daha tehlikeli olabilecek pozisyonlarla Galatasaray kalesini tehdit de etti.
ALMANYA'DAKİ MAÇ VE TUR İHTİMALİ
Her ne kadar Galatasaray bugün taktiksel yanlışların ve yapılan basit hataların kurbanı olarak galibiyetle ayrılabileceği bir maçtan 1 puanla ve rakibine nazaran nispeten dezavantajla ayrılmış olsa da, Schalke deplasmanda yenilemeyecek bir takım değil ve Fatih Terim yönetimindeki Galatasaray'ın iş zora girdiği anlarda kazandığı başarılar da ortada. Önemli olan tek şey teknik heyetin ve oyuncuların bu maçtaki hatalardan ders alarak rövanş maçına çok daha iyi hazırlanması. Ben hala Galatasaray'ın tur şansını Schalke'den fazla görüyorum.
14 Şubat 2013 Perşembe
Futbol ve Özgürlük
"Futbol. Futbol özgürlüktür." diyordu Bob Marley, hayatını halkının özgürlüğüne adamış, şarkılarında hep bundan bahsetmiş o güzel adam. Birçok güzel adam gibi o da kendini o sihirli yuvarlağın büyüsüne kaptırmıştı. Futbol aşkı bir kere gönlüne girdimi insanın, gerçekten de o insan en azından futbolla yaşadığı anlarda özgürdü.
Futbol oynamak istediğinizde nerede olduğunuz değil, sadece bunu istemeniz yeter mesela. İstediğiniz yeri dünyanın en büyük stadyumu olarak düşünmekte özgürsünüzdür. Asfalt bir sokak, toprak bir saha, hatta bir çocuk için evindeki koridor birden bire Santiago Bernabeu'ya, Camp Nou'ya, Old Trafford'a, kısacası dünyayı kendine hayran bırakan bütün o stadyumlara eşit oluverir. İki tane taş dünyanın en güzel kalesine, iç içe geçirilmiş çoraplar veya bantla birbirine sıkıca sarılmış bir sürü kağıt yüzlerce lira versen sana o zevki veremeyecek bir futbol topuna dönüşür. Futbol oynarken istediğin insan olmakta özgürsündür. Topa ayağın değdiği an, istersen Ronaldo olursun, istersen Zidane, Maradona bile olmak istesen kimse çıkıp da hayır demez sana.
Zengin çocuğun forsu kalmaz futbol oynarken. Sahaya çıktığında kimsenin cebinde parası olmaz da, bazılarının üzerinde tanrı vergisi o yetenek olur. Sadece onlar üstündür futbol sahasında. Ve eğer yetenekliyse akşam yemeğinde sadece kuru ekmek yiyebilecek bir çocuk, havyarlarla beslenen bir zengin çocuğunu maymun etmekte özgürdür.
Yüzyıllar boyu insanlığın kanını emen Kapitalizmin çocukları en sonunda öyle bir oyun bulmuştu ki, kapitalizmin toplumun en dibine ittiği insanlar bile bu oyunun içinde "Özgür" oluyordu. Futbol, kapitalizmin o çocuklarının babaları adına özür dileme şekliydi.
Etiketler:
Bob,
Bob Marley,
Futbol,
Marley,
Özgürlük
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)