"Futbol. Futbol özgürlüktür." diyordu Bob Marley, hayatını halkının özgürlüğüne adamış, şarkılarında hep bundan bahsetmiş o güzel adam. Birçok güzel adam gibi o da kendini o sihirli yuvarlağın büyüsüne kaptırmıştı. Futbol aşkı bir kere gönlüne girdimi insanın, gerçekten de o insan en azından futbolla yaşadığı anlarda özgürdü.
Futbol oynamak istediğinizde nerede olduğunuz değil, sadece bunu istemeniz yeter mesela. İstediğiniz yeri dünyanın en büyük stadyumu olarak düşünmekte özgürsünüzdür. Asfalt bir sokak, toprak bir saha, hatta bir çocuk için evindeki koridor birden bire Santiago Bernabeu'ya, Camp Nou'ya, Old Trafford'a, kısacası dünyayı kendine hayran bırakan bütün o stadyumlara eşit oluverir. İki tane taş dünyanın en güzel kalesine, iç içe geçirilmiş çoraplar veya bantla birbirine sıkıca sarılmış bir sürü kağıt yüzlerce lira versen sana o zevki veremeyecek bir futbol topuna dönüşür. Futbol oynarken istediğin insan olmakta özgürsündür. Topa ayağın değdiği an, istersen Ronaldo olursun, istersen Zidane, Maradona bile olmak istesen kimse çıkıp da hayır demez sana.
Zengin çocuğun forsu kalmaz futbol oynarken. Sahaya çıktığında kimsenin cebinde parası olmaz da, bazılarının üzerinde tanrı vergisi o yetenek olur. Sadece onlar üstündür futbol sahasında. Ve eğer yetenekliyse akşam yemeğinde sadece kuru ekmek yiyebilecek bir çocuk, havyarlarla beslenen bir zengin çocuğunu maymun etmekte özgürdür.
Yüzyıllar boyu insanlığın kanını emen Kapitalizmin çocukları en sonunda öyle bir oyun bulmuştu ki, kapitalizmin toplumun en dibine ittiği insanlar bile bu oyunun içinde "Özgür" oluyordu. Futbol, kapitalizmin o çocuklarının babaları adına özür dileme şekliydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder